Konuya girmeden önce en baştan “zeka” kavramının üzerinde uzlaşılmış bir tanımı olmadığını hatırlatmalıyım.
Alfred Binet’e göre zeka, çevreye uyum sağlamada işlevi olan tüm bilişsel süreçleri kapsayan bir kavramdır. Arnold Gessell’in görüşleri göre zeka “önceden belirlenme” ilkesi ile hareket etmektedir ve büyük ölçüde genetik temellere dayanmaktadır. Piaget’e göre zeka bireyin çevre ile etkileşimleri sonucu ortaya çıkan çevreye uyum sürecidir. Çoklu zeka kuramında Gardner, zekanın hiçbir zaman bir duyum sistemine bağlı olmayacağını ve zekanın doğası itibariyle birden fazla duyum sistemi ile ilişkili olduğunu vurgulamıştır. Pentagonal Zeka Kuramında ise Sternberg zekanın deneyimlerden öğrenebilme kapasitesi, öğrenmeyi geliştirebilmek için üstbilişsel becerileri kullanabilme, ve farklı sosyal ve kültürel bağlamlara uyum sağlamada çevresel etkenlere adapte olabilme becerisi olduğunu söyler.
Zekaya ilişkin kapsamlı tanımlardan biri de 52 araştırmacının imzasını içeren ve 1994 yılında Wall Street Journal’de yayınlanmış olan bildiride yer almaktadır. Bu bildiride zeka, “-diğer niteliklerin yanı sıra – usavurma, planlama, sorun çözme, soyut düzeyde düşünme, karmaşık fikirleri kavrama, çabuk öğrenme ve deneyimlerden öğrenmeyi içeren çok genel bir zihinsel yetenektir. Zeka, yalnızca kitaptan öğrenme, dar bir akademik beceri ya da test çözme teknikleri değildir. Bunun yerine zeka; çevremizi algılama, kavrama, bir anlam çıkarma ya da ne yapılması gerektiğini bulup çıkarma açısından geniş ve daha derin bir yeteneklilik” olarak tanımlanmıştır. (Gottfredson L. S, 1997)
Dr. Gardner, "Eğitimin bir çocuğun gelişimine yapabileceği en önemli katkı, yeteneklerinin kendisine en uygun olduğu, tatmin olacağı ve yetkin olacağı bir alana yönelmesine yardımcı olmaktır" diyor. ''Bunu tamamen gözden kaçırdık. Bunun yerine herkesi, eğer başarılı olursanız üniversite profesörü olmaya en uygun olacağınız bir eğitime tabi tutuyoruz. Ve yol boyunca herkesi bu dar başarı standardını karşılayıp karşılamadıklarına göre değerlendiriyoruz.''
"Çocukları sıralamaya daha az, doğal yeteneklerini ve yeteneklerini belirlemelerine ve bunları geliştirmelerine yardımcı olmaya daha fazla zaman ayırmalıyız" diye ekliyor. ''Başarılı olmanın yüzlerce yolu ve oraya ulaşmanıza yardımcı olacak pek çok farklı yetenek vardır.'' https://www.nytimes.com/1986/11/09/education/rethinking-the-value-of-intelligence-tests.html
Hal böyleyken bilişsel gelişim üzerine odaklanan testlerin yapıldığı an teste giren bireyin durumu; o testi nasıl algıladığı, psikolojisi, sosyo-kültürel ve ekonomik yapısı vs. oldukça büyük ve sık rastlanan bir çeldiricidir. Ancak en sağlıklı halinde bile zeka testleri bireyin bir problemle karşılaştığında zamana bağlı kalmaksızın nasıl uğraştığı, hangi yolları izlediği, yaptığı hatalardan nasıl yararlandığını ölçmek yerine, önemsiz problemleri ne kadar hızlı ve hatasız çözdüğünü ölçmektedir. Bu da çocuğu pek çok olanaktan yoksun bırakan bir eğitim planlaması yerine bilişsel gelişim eksikliklerini tamamlamak diye adlandırılan cendereye mahkum etmek anlamına gelmektedir.
Kanatlarını görmezden geldiğimiz bir kuşa nasıl hızlı koşacağını öğretmeye devam mı etmeliyiz?